27 Kasım 2014 Perşembe

Medyanın Şifreleri

Basınımızda tuhaflıklarla dolu bir haftayı daha geride bıraktık. Stalin’e “çakanlar” bu kez fena çuvalladı; Fatih Altaylı başka bir gazeteye yaklaşıyor dedikoduları ayyuka çıktı; Mesut Özil gazetelere haber ısmarladı; Koç bir gazeteyi defterden sildi; “Cumhuriyet yazarını gözden mi çıkardı?” sorusu yüksek sesle sorulmaya başlandı; Taraf’ın haftalardır yaptığı hata saç baş yoldurttu



Bir “sen gelme…” demedikleri kaldı
O yazar Cumhuriyet’in üvey evladı mı?

Cumhuriyet gazetesinin 11 Kasım tarihli nüshasının birinci sayfasında tam 14 yazarın yazısı anonslanmıştı. Yani fotoğrafları ve yazılarının başlıkları gazetenin ilk sayfasına taşınmıştı. Ancak o gün gazetede 14 değil, 15 yazar yazmıştı. Bedri Baykam’ın yazısının birinci sayfada anonslanmaması akıllara 19 Ağustos tarihinde yaşanan sansür olayını getirdi. Bu tarihte, Bedri Baykam’ın yazdığı “Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn. Kılıçdaroğlu” başlıklı yazı, gazete yönetimi tarafından sansürlenerek yayımlanmamıştı. Olayın medyaya yansıması üzerine Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu bir açıklama yaparak, “Yazarımız Bedri Baykam’ın geçen haftaki yazısı editoryal değerlendirme neticesinde yayımlanmamıştır. Konuyu ilk toplantısında değerlendiren İcra Kurulu’nca, bu uygulamanın yazarın yorum, eleştiri özgürlüğüne ‘müdahale niteliğinde’ olduğu belirlenerek sorumluları hakkında gereken yaptırımın uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenle yazarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz” demişti. Ancak görülen o ki, gazetenin Bedri Baykam’a tavrında halen bir değişiklik yok.



Rahmi Koç neden defterden sildi?
Herkese reklam var, bir Takvim’e yok

Atatürk’ün ölüm yıldönümünde gazetelerin 2. sayfasında Koç Grubu’nun, son sayfasında ise İş Bankası’nın anma ilanları yayımlandı. Bu uygulama sadece bir gazetede gerçekleşmedi. Koç Grubu, Takvim’in 2. sayfasına reklam vermedi. Bunun sebebi ne olabilir diye Takvim gazetesinde geriye doğru bir taramaya giriştik ve Rahmi Koç’un Takvim’i “defterden silmesine” neden olan haberleri bulduk. Gezi eylemleri sırasında eylemcilere kapısını açan ve yaralıların tedavi edilmesini sağlayan Divan Otel, Koç Grubu’na ait. O süreçte Takvim, otelde cephanelik olduğunu iddia edecek kadar ileri giden haberleriyle dikkat çekmişti. Gazete ayrıca 18 Mart 2014’te “Rahmi Koç STV’ye ortak olmak istedi” başlıklı bir haber yayınlanmıştı. 30 Mart yerel seçimleri arifesindeki bu haberin, hükümet-Cemaat kavgası sürecinde Koç’u “zor durumda bırakmış olabileceğini” tahmin etmek güç değil. Koç, tüm bu haberleri unutmadı ve Takvim’e reklam vermedi.


İşte o süreç
Fatih Altaylı Sözcü yolunda mı?

Tarih: 12 Şubat 2014

Sözcü yazarı Necati Doğru köşe yazısında Yılmaz Özdil, Enis Berberoğlu, Fatih Altaylı gibi yazarlara seslenerek, “Bir devrimci direniş başlatın! Hepinizin serveti var, açlıktan ölmezsiniz” diyerek bu isimleri gazetelerinden istifa etmeye çağırdı. Kısa süre içinde Özdil ve Berberoğlu gazetelerinden kovuldu. Yeni durakları ise Doğru’nun yazdığı Sözcü oldu. Akıllarda “Sıra Altaylı’da mı?” sorusu belirmeye başlamıştı.

Tarih: 10 Kasım 2014

Akşam gazetesindeki köşesinde Turgay Güler, “Fatih Altaylı ‘Sözcü’ye biletini kesti” başlıklı bir yazı yazdı. Yazıda, “Meselenin özeti şu; Altaylı Sözcü’ye göz kırpmaya başladı” ifadeleri kullanıldı.

Tarih: 11 Kasım 2014

Fatih Altaylı, Habertürk okurlarına kendi köşesinden seslenerek, “Yıllardır doğru düzgün izin yapmadan, zaman zaman haftada 7 gün çalıştım (…) Uzun bir Güney Amerika gezisi yapmak istiyorum (…) Bu ‘uzun tatili’ epeydir planladığım için farklı yorumlamayın lütfen. ‘İzninizi rica ediyorum’ desem yalan olur. Ama ‘affınızı rica ediyorum’ desem doğruyu söylemiş olurum. Şimdilik hoşça kalın” dedi.

Süreç, “Fatih Altaylı, Sözcü’ye gidecek” iddialarını gün geçtikçe kuvvetlendiriyor.



“Algı yönetimine” en taze örnek 
“Ismarlama haberin” zirvesi Mesut Özil’den

Ünlü futbolcu Mesut Özil’in menajerliğini geçen yıla dek babası Mustafa Özil yapıyordu. Ancak ne olduysa oldu ve baba-oğulun arası açıldı. Bunun üzerine baba, oğluna alacakları olduğu gerekçesiyle dava açtı. Bu Türkiye medyasında geniş yankı buldu. Aradan 3 gün geçmişti ki, bu kez gazetelerde şöyle bir haberle karşılaştık: “Mesut Özil, Dünya Kupası’nda aldığı primi çocuklara harcadı.” Habere göre Mesut Özil, hasta çocukların ameliyat masraflarını üstlenmişti.

Kuşkusuz bu ısmarlama bir haberdi, algı yönetimi yapıyorlardı. “Celebrity”ler, yani ünlü isimler, birey olmanın dışında birer marka ve yatırım alanı olarak görülüyorlar. Ayakkabı, giyim vs. şirketleri şöhretlere sponsor olurken, aslında yatırımlarını onların yetenekleri kadar bireysel özellikleri ve kişiliklerine de yapıyorlar. Yayınlanan ilk haberler “Babasına para koklatmayan, paragöz ve vefasız adam” algısına neden olabilirdi. Bu da sponsorlar için para kaybı ihtimalini ortaya çıkarıyordu. Bunun üzerine Özil’in sponsorları ve menajeri anlaşılan o ki, harekete geçti. Bu durumda yapılması gereken ilk şey “Özil vefalı, iyi kalpli, parayı da zaten hayır işlerine ayıran biridir” algısını yaratmaktı. Özellikle Türkiye’de daha hassas sayılabilecek “baba-oğul” olgusunda yaratılan sarsıntı için de bir başka imaja ihtiyaç vardı, o da çocuklardı… Mesut Özil belki gerçekten çocuklara yardım etmiştir, ama bu haberin bugün ortaya çıkması tesadüf değil. Algımızla oynuyorlar, uyanık olmak gerek…


Aynı hata haftalarca tekrarlanır mı?
Taraf’a bir redaktör şart

Gazetecilik doğası itibariyle hıza karşı yarış verilerek yapıldığı için hataya düşmenin en kolay olduğu iş alanlarından biri. Dikkatli bir okuma ile herhangi bir gazetede, bir günde onlarca imla, noktalama, mantık hatası bulunabilir. Bu tip hataları “Medyanın Şifreleri”ne çok dâhil etmiyoruz, zira hızlı olma mecburiyeti ve dikkatsizlik nedeniyle benzer hataların en vahimlerini bazen bizzat “Medyanın Şifreleri”nde yapabiliyoruz. Fakat Taraf’ta bir hata haftalardır öyle ısrarla tekrar ediliyor ki, yazmadan edemedik.

Taraf, abone olan okurlarına bir kitap seti hediye ediyor. Bunun ilanı da gazetede yarım sayfa olarak büyük puntolarla yer alıyor. Trajiktir ki, Taraf, abonelerine dağıttığı kitapların yazarlarının adını doğru yazamıyor ve bu hata, belirttiğimiz gibi haftalardır sürüyor.

Taraf, okurlarına bir “Schopenhaur” kitabı verdiğini belirtiyor ama o yazarın adında bir de “e” harfi var, doğrusu “Schopenhauer…” Dağıtılan bir diğer kitap ise “Thomos More”a ait ama More’un adı “Thomos” değil, “Thomas”. Tarafçılar isimlerin nasıl yazıldığını bilmiyor olabilir, ancak en azından bu isimleri “Google’layabilirlermiş.” Google onlara “Bunu mu demek istediniz?” diyerek doğruyu gösterirdi…


Medyada bir garip moda
“Stalin mi, çakarım bi dal”


Sovyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin, yanlışları ve doğrularıyla tarihteki yerini almış bir siyaset adamı. Stalin’in politikalarına kimileri büyük değer atfedebilir, kimileri de onu eleştirip bazı kararları nedeniyle suçlayabilir. Ancak tüm bunlar tarihsel bir temele ve gerçekliğe oturtulduğu zaman anlam kazanıyor. Son dönemlerde Stalin’le ilgili öyle haberler yayımlanıyor ki; haber başka bir şey söylemesine rağmen editoryal tutumlar haberlerin manipülasyonu haline geliyor. 11 Kasım’da Zaman’da yayımlanan haberin başlığı, “Stalin, uçağa binmekten korkuyordu” idi. Ancak haberde bu “korkuya” dair herhangi bir bilgi olmadığı görülüyor. Haberde Stalin’in bir uçağa bineceği ancak hava kuvvetleri yetkililerinin engellemesi nedeniyle binmediği, ardından da uçağın düştüğü yazılıyor. “E hani korku?” sorusuna cevap aramak da beyhude oluyor…



Hakan Güngör 
gungorhakan@yandex.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Arşiv