25 Kasım 2014 Salı

Bir hoca/Bir öğrenci:

Türkiye’de yayınlanmış olan en iyi romanlar

“Türkiye’de yayınlanmış olan en iyi romanlar sizce hangileridir?” sorusunu İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kaya Akyıldız’a ve öğrencisi Buket Onaran’a sorduk. İşte iki ismin yanıtları

Farklı fakültelerden bir öğretim elemanı ve öğrencisine çeşitli konularda “Türkiye’nin enleri”ni soruyoruz. Bu haftaki konumuz, en iyi romanlar.

Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kaya Akyıldız

Murat Uyurkulak - Tol

Murat Uyurkulak’ın Tol romanında “yetenek gösterme gayreti olmadığını” belirten Akyıldız, “Yazar sanki yazı yazmamış, kusuyor gibi. Dağlanmış ve bize bir şeyler anlatıyor” diyor. Yazarın okuyucuya kaybeden bir karakteri anlattığını hatırlatıyor ve ekliyor: “Yazar, tasvir ettiği dünyanın ne kadar felaket ve kötü olduğunu anlatıyor. Aslında bu dünya içinde yaşadığımız toplum ve dünya. Bunu göstermesi benim açımdan çok önemli. Bu kitapta bir öfke var ama bir süre sonra bu öfkesini de sürdüremiyor gibi. Zaten kaybettiğini bildiği için anlatmaya başlıyor.”

Haydar Karataş - Gece Kelebeği

“Bu kitabı her okuduğumda yazarın yarattığı dünya, beni kendisine çağırıyor” diyen Akyıldız, yazarın bahsettiği dünyayı nükleer savaş sonrasına benzetiyor; her şeyin yok olması, insanların açlık ve yokluk çekmesi... Akyıldız, “Herkes aslında durumun ne kadar kötü olduğunu anlatabilir. Haydar Karataş bu durumu, bu dünyayı bana hissettiriyor. Yazarın kullandığı dil bunu sağlıyor” diyor. Dersim olaylarının trajedisine dikkat çeken Akyıldız, romanın güçlü olmasının bu acılara ayna tutmasından kaynaklandığını belirtiyor ve “Nasıl insanlar olduklarını anlatıyor ve öyle anlatıyor ki bildiğimiz tarihsel hakikatin ötesine geçiyor. Romanın dili de müthiş” diye konuşuyor.

Sevgi Soysal - Yenişehir’de Bir Öğle Vakti

Akyıldız, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde belki de ilk defa kadınların konuşturulduğunu gördüğümüzü söylüyor: “Daha önce başkalarının konuşturmayı başaramadığı biçimde bir konuşturma bu. Bu bakımdan önemli bir roman. Bambaşka bir dünyaya giriyorsunuz. Yazar bunu başarmış.”

Bilge Karasu - Gece

Romanın akla genellikle 12 Eylül sonrası Türkiye’yi getirdiğini belirten Akyıldız, “İnsanların neler yaşamış olduğunu gösteriyor bu roman. Okuyanı bu dünyanın içine sokuyor. Kapalı bir metin olmayı başardığı için anlam yüklemeye uygun bir roman” ifadelerini kullanıyor. Akyıldız, “Bilge Karasu’nun anlatımı kişiye daha fazla bağlantı ve ilinti kurma fırsatı tanıyor. Buna çok elverişli bir metin” diyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Akyıldız, böyle bir listeye Ahmet Hamdi Tanpınar’ın mutlaka girmesi gerektiğini düşünüyor. Türkiye’nin bitmeyen gerilimlerinin sürekli romanlarda karşımıza çıktığını ve aslında klişe bir anlatımla çıktığını belirtiyor. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde bu gerilimler basit bir ‘ikili karşıtlık’ olarak işlenmiyor, düşünülmüyor. İkili düşünüşün ötesinde bir yazı var” diyen Akyıldız, romanın bedenlerle de alakalı olduğunu ekliyor. Akyıldız, Tanpınar’ın Sigmund Freud’dan etkilendiğini düşünüyor: “Bir toplum nasıl akıl sağlığı tehlikeye girmiş bir toplum haline gelir? Modernlikle karşılaşıldığında ne olur? gibi sorular üzerinde düşünmeye çalışıyor roman.”

Sosyoloji Öğrencisi Buket Onaran

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

“Kürk Mantolu Madonna”da yazarın objektif bir yaklaşımı olduğunu belirten Onaran: “Bu objektif yaklaşımlar sebebiyle romanı başarılı buluyorum. Dönemin toplumsal özelliklerini birebir yansıtıyor, bu da romanı başarılı kılıyor” diyor.

Nazan Bekiroğlu - Nar Ağacı

Onaran, romanın Balkan Savaşı döneminde başlayıp 1. Dünya Savaşı’na kadar devam eden bir öyküyü anlattığını hatırlatıyor. Hem tarihsel olması, hem de aşkı tüm ayrıntılarıyla işlemesi sebebiyle başarılı bulduğunu belirtiyor ve “Roman farklı inançlara da yer veriyor” diyor.

Recaizade M. Ekrem - Araba Sevdası

Onaran, Recaizade Mahmud Ekrem’in Araba Sevdası kitabını II. Abdülhamid dönemindeki toplumsal ve sosyal özellikleri anlatıp eleştirel bir bakış açısıyla yansıttığı için başarılı bulduğunu söylüyor.

Mehmet Rauf - Eylül

Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olan Eylül için Onaran, “Kadın ve erkeğin toplumsal rollerini anlatan bir kitap” diyor. İlk psikolojik roman olması sebebiyle önemli bulduğunu belirtiyor.

Orhan Pamuk - Cevdet Bey ve Oğulları

Onaran, Pamuk’un ilk romanı olan Cevdet Bey ve Oğulları için üç kuşağın bir arada anlatıldığına değiniyor. Onaran, “Türkiye toplumunun batılılaşma ile karşı karşıya kaldığındaki durumunu panoramik bir biçimde anlatıyor. Bu sebeple benim için önemli” diyor.




Mete Aker 
meteaker@hotmail.com

0 yorum:

Yorum Gönder

Arşiv