30 Ekim 2014 Perşembe

Radikal Gazetesi fotoğraf editörü Muhsin Akgün

 Objektifin ve fotoğrafın bütün hilelerini kullanırım  


Ansel Adams’ın dediği gibi “İyi fotoğraf için kurallar yoktur, sadece iyi fotoğraf vardır”. Yeni Sayfa’ya konuşan Radikal Gazetesi fotoğraf editörü Muhsin Akgün, kurgunun farkına varıldığı sürece iyi fotoğraf çekilebileceğini vurguluyor. Akgün için iyi fotoğraf; objektifin ve fotoğrafın bütün hilelerini kullanmaktan geçiyor

Mesleğe nasıl başladınız?
İlk işe başladığımda fotoğrafçı olayım veya dergide çalışayım gibi bir derdim yoktu.Öğrenciyken para kazanmam gerekiyordu çünkü giderler vardı. Evde karanlık odam vardı ve onun kimyasalları gerekiyordu,fotoğraf kartı ve film alıyordum. Bunların hepsi mark olarak ödeniyordu ve bu paraları bir yerden çıkarmam gerekiyordu. Ayda bir tane Ilford kart alınca güzel oluyordu. O zamanlar Ilford kullanmak önemliydi. Bu dönemde Günaydın ve Foto Spor’un spor servislerinde çalıştım.İki üç tane maça gidiyordum fotoğrafları çekiyordum,getiriyordum. Oyun gibiydi. Öğrenciye göre iyi para alıyordum. Bir de biz öğrenciyken Mavi Kart vardı ve bir ay boyunca her şeye binip her yere gidebiliyordunuz. Öğrenciyken o karta sahip olmak çok güzeldi.İlk tam mesaili işim Sabah Dergi Grubu’ndaydı. 97’nin Haziran ayında başladım orda çalışmaya. Yeni bir ortama girdim ve “Şimdi ne yapmak lazım?” diye sormuştum kendime. İlk bir kaç ay bocaladığımı hatırlıyorum. Hep onların kafasıyla “Ne isterler acaba?” diye düşünüyordum dolayısıyla ilk zamanlar panikle çekim yaptığımı hatırlıyorum. Daha sonra böyle devam edemeceğimi gördüm ve bir karar verdim.Bu zamana kadar nasıl fotoğraf çekiyorsam öyle devam etmem gerektiğini gördüm. Huzurlu hissettiğim gibi fotoğraf çekince hem çıkan işler farklı oldu hemde insanlar mutlu oldu.

Bir insanın hobisinin aynı zamanda işi olması bir lüks müdür?

Bu durumun avantajları ve dezavantajları var. Geldiğin noktaya bir bakıyorsun hobinin kölesi olmaya başladığını görüyorsun. Bir çarkın içindesin ve o çark sürekli seni çeviriyor. Diğer yandan fotoğraf çekmek istiyorsun, bundan para kazanıyorsun ve bu paraylada hayatını belli bir standartta yürütebiliyorsun. Özellikle fotoğraf çektiğin alanlar zaten ilgi alanlarınla bağlı yerlerse ne şahane! Ama dediğim gibi bir süre sonra konsere gidip sadece izleyemiyorsun. Sürekli aklından fotoğraf karesi geçiyor.Ben mutluyum ama herkes mutlu olacak diye bir kural yok.


‘Fotoğrafın matematiği belli, uygulanırsa güzel fotoğraf çekilir’


Kadrajı fotoğraflamak yoruma açık mıdır?
Tabi ki. ”İyi fotoğraf nedir?” diyorlar ve mesela bize okulda öğretiyorlar. Okullarda zaten belgesel akım almış başını gidiyor. Yeni yeni video art kullanılmaya başlanınca kurgunun farkına varıldı. Bizim dönemimizde böyle bir şey yoktu. Ben siyah-beyaz belgesel dönemindenim ama bizim şansımız Orhan Cem Çetin gibi hocalarımız vardı ve bizi araştırmamız için zorluyorlardı. İyi fotoğraf nedir? Altın kesim;kareye yukarıdan ve aşağıdan iki çizgi çekilir sonra konu birleşme noktalarından birine yerleştirilir ardından arkadaki leke dağılımı ona göre düzenlenir. Bu doğru fotoğraf diye söyleniyor. Siyah-beyaz fotoğraf çektiğimizi düşünerek söylüyorum, gri varsa doğru fotoğraftır.Mehmet Bayhan grinin sadece bir tonundan fotoğraf çekiyor ve kitap yapıyor. Kim o adama diyebilir ki bu yanlış fotoğraf? Fakat her zaman doğru fotoğraf isteniyor. Çok zor bir şey değil.Matematiği belli o uygulanırsa çekilir.Bir süre sonra ben rahatsız oldum ve bakış yönündeki boşluğu istediğim gibi kesmeye başladım. Ben 94’ten beri fotoğraf çekiyorum,hala küçük değişiklikler yapıyorum. Çekimde ve işlem aşamasında arayış içindeyim. Herkes içine sinen neyse onu kullanmalı.

Estetik kaygısı farkındalığı arttırır mı?


Benim fotoğrafım mükemmel olmalı.Hep ona dikkat etmeye çalıştım. Gazete için o kadar dikkat edemiyorsun ama bazı özel çekimlerde,gazete için de olabilir dışarıya da olabilir, bütün fotoğrafların her yerine müdahale etmek isterim. O fotoğrafı mutlaka estetik olarak en iyi şekilde sunmaya çalışırım. Objektifin ve fotoğrafın bütün hilelerini kullanırım.Bu yüzden kaygı farkındalığı arttırır. Bazıları bu kadar çok oyunun gözü rahatsız ettiğini düşünebilir ama ben estetiğin sonuna kadar kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

Performans fotoğrafçılığı da yapıyorsunuz. Konsantrasyon ve adrenalin dengesini nasıl sağlıyorsunuz?

Konserde artık önceliklerin farklı oluyor ve konseri izlemiyorsun. Mesela konserlerde bazı kurallar vardır.İlk üç parçada çekim yapabilirsin.İçinden “Acaba elini gitarın yanına koyar mı?” diye düşünüyorsun. Elini oraya koyar veya koymaz bu tamamen şans. O yüzden senin bütün konsantrasyonun ve motivastonunun ışıklarda ve konumda olması gerekiyor. Sahnedeki insan senin için bir isim olmaktan çıkıyor ve konum oluyor. Eğer karşımdaki vokal hareketli ise beş dakika beklediğimi hatırlıyorum benim istediğim konuma gelebilmesi için. Kurgu kafasıyla düşününce fotoğrafı önceden çekmiş oluyorsunuz. Şartları sen belirlemiyorsun ama ne çıkarsa bahtıma da demiyorsun.

‘Gezi’de düzen ortamı vardı’


Kaos ortamında fotoğraf çekmek nasıl bir deneyimdi?
Kaos ortamında fotoğraf çekmek benim işim değil. Üniversitedeyken eylemlere giderdik fotoğraf çekerdik. Basın mensubu olunca gidiyorsun ve ne eylemcisin ne basınsın. Makinadan baktığın anda ortamla alakan kesiliyor.Bazen yürüyorsun bazen fotoğraf çekiyorsun.Benim için fotoğraf çekmek için gezi olayları kaos ortamı değildi Düzen ortamı vardı. Belki 31 Mayıs için kaos ortamı diyebiliriz. 

İyi portrenin püf noktası konuyu teslim almak mıdır?
Fotoğrafçılığın branşları vardır.Herkesin her fotoğrafı çekmesini hem ekipman anlamında hemde göz anlamında tercih etmemesi gerekiyor. Ben insanla çalışmayı çok seviyorum.Bana üç yüz tane ürün ver bu ürünleri çek de ben onu muhtemelen bir haftaya yayarım. Ama bana bir günde 10 kişiyi çekeceksin de iki saat içinde çekerim. Herkes fotoğraf çektirmeyi sevmiyor. Bu ünlüler için de geçerli. Fotoğraf çektirmeyi sevmeyenler için başka yöntemler gerekiyor. Ya zaman geçmesi lazım ya da seni tanıması lazım. Kişiyi teslim alabilmek için ikili ilişkilerin gelişmesi ve tecrübe gerekli.

Çektiğiniz eski fotoğraflarınıza baktığınızda mükemmelliyetçiliğinizin değiştiğini görüyor musunuz?
Bütün fotoğraflar iyidir ama iki gün önce çektiğim fotoğraftan bile soğuyorum.Gazeticilik temposunda çalışırsan her gün bir sürü çekim yaparsan böyle hissetmek kaçınılmaz.Çektiğin fotoğrafların hazzı kısa süreli oluyor. Önündeki çekime bakman gerekiyor.

“Kate Moss’u keşfetmek isterdim”


Stüdyo fotoğrafçılığı daha mı sanata yönelik?

Bir farkı olduğunu düşünmüyorum. en stüdyoda da çalışıyorum, film afişleri de çekiyorum hiç sanat durumu yok. Hatta stüdyo daha kısıtlıyor beni çünkü tek düze geliyor her şey bana.Bir oyun yapamıyorum o beni rahatsız ediyor.Işık oyunları yapıyorsun ama dış çekimi tercih ederim her zaman.

Sokakta sıradan insanların fotoğrafını çekmek istediğiniz oluyor mu?

Oluyor ama çekmiyorum. Sadece yüz değil aynı zamanda stili olanlar insanlar görüyorum.Belki çok iddalı bir yüz olur iletişime geçersin.Mesela Kate Moss’u keşfetmek isterdim.

2012’nin Ağustos ayında Avusturya’da Türk edebiyatçılarının fotoğrafını çekmişsiniz.Serginin konseptini siz mi belirlediniz?

Serginin editörü Özge Ercan’la yaptığımız bir projeydi. Bazı kriterler koyduk çünkü edebiyat sergisi denilince çok geniş bir alanı kapsıyor. Yaşar Kemal’den başla Orhan Pamuk’a kadar gidilir. Biz 40 yaşını geçmemiş ve yurt dışında çevrilme oranları yüksek olan 15 edebiyatçıyı seçtik.

Twitter ve Instagram kullanıyorsunuz.Twitter’da gazeteci kimliğiniz,Instagramda fotoğrafçı yönünüz mü ön planda?

Twitter’da eskiden Instagram’a koyduğum fotoğrafları ordan yayıyordum ama şimdi onu çok sık yapmıyorum. Twitter’ın ruhunda fotoğraf yokmuş gibi geliyor bana.Instagram’da iki hesap açtım ve bir tanesi ‘muhsinakgun’ olan diğeri ‘akgunmuhsin’ tamamen profesyonel fotoğraflar var. Ayrıca size tavsiyem blog veya internet sitesine yönelmeniz çünkü artık gazetecilik eskisi gibi yapılmıyor.T witter yeni gazeteciliğin nasıl olacağını gösterdi. Tamamen dijital döneme ayak uydurmaya bakın.

..................................................          ....................................................      

 1976 doğumlu. Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf Programı’nda eğitim gördü. 1995 yılında profesyonel fotoğrafçılığa başladı. Ağırlıklı olarak portre ve performans fotoğrafları çekiyor.
Fotoğrafları Radikal, Milliyet, Hürriyet, Sabah, New York Times, Guardian, Irish Times, Le Monde, The Christian Science Monitor Boston, Freitag Berlin, Chello, Du Magazine, Asian Art, Rolling Stone Türkiye, Empire Türkiye, Sinema, Roll, Express, Bir+Bir, Milliyet Sanat, Marie Claire, Varlık, Notos gibi ulusal ve uluslararası yayınlarda yayımlandı.
Profesyonel fotoğrafçı olarak, İKSV, Pozitif, Doğan Medya Grubu, İstanbul Modern Sanat Müzesi, Doğus Medya Grubu, Everest Yayıncılık, Doğan Kitap, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Metis Yayıncılık, Remzi Kitabevi, TMC Film, Tim’s Productions, Yasemin Özbudun Menajerlik, People Casting, Persona Casting gibi kurumlarla halen çalışmaktadır.

Pina Bausch’un “Nefes” projesinde çektiği fotoğraf, gösterinin uluslararası tanıtımında kullanıldı.
“Moda’nın Yüzü” başlıklı fotoğraf sergisi Ekim 2009’da İstanbul-Moda’da ve Mart 2010’da da Paris’te açıldı.
Son on yılda İstanbul’da gerçekleşen yabancı konserlerin fotoğraflarından oluşan “Söz ve Müzik: İstanbul” isimli fotoğraf kitabı Ekim 2010 tarihinde yayınlandı.
30. Uluslararası İstanbul Film Festivali kapsamında “30: İstanbul Film Festivali’nin 30 Yılından 20 Yönetmen” başlıklı sergisi Atlas Pasajında 19 Mart-17 Nisan 2011 tarihleri arasında sergilendi. Ayrıca aynı isimli kitap Nisan 2011 tarihinde yayınlandı.
Halen Radikal gazetesi Hayat, Kitap ve İki eklerinde fotoğraf editörlüğü yapmaktadır.

Hazan Celhunz
hazan_celhunz@hotmail.com




0 yorum:

Yorum Gönder

Arşiv