27 Ekim 2014 Pazartesi

Medyanın şifreleri

Türkiye, geçen haftayı yoğun bir gündemle kapatırken, hâlâ haber yazmayı öğrenemeyen muhabirler, bilgi saklayanlar ya da argo ifade kullananlar okurları şaşırttı. İşte gazetelerin satır aralarında gözümüze çarpan önemli noktalar

Hakan Güngör (gungorhakan@msn.com) / Yeni Sayfa

Medya hangi simgeyi tercih ediyor
“Adalet tanrıçası öyle değil böyle olur”

Yunan mitolojisinde adalet ve düzeni sağlayan tanrıça olan Themis’in heykeli adaletin simgesidir. Themis’in elindeki kılıç adaleti, diğer elindeki terazi ise dengeyi simgeler. Themis heykelinin bir diğer özelliği ise gözünün kapalı olmasıdır. Bu da eşitlik ve tarafsızlığın sembolüdür. 2009 yılında Anayasa Mahkemesi binasının önüne bir heykel dikildi. Dikilen heykel, Themis’in geleneksel yapısının dışındaydı, heykelin gözleri açıktı! Gözleri açık heykel büyük tartışmalara neden olmuş, dönemin Adalet Bakanı, “Bu Themis değil, gözleri ufka bakan cumhuriyet kızıdır” açıklaması yapmıştı. Medya ise aradan geçen yıllara rağmen bu simgeyi “tutmadı”. Gazeteler halen hukuk haberleri verirken, geleneksel Themis heykelini kullanıyor. Milliyet Gazetesi de, 15 Ekim’de olduğu gibi Themis heykelini tercih edenlerden…

Habertürk’ün dansözlü fotomontajı “olmamış”
HT, “Posta” yolunda mı?

Habertürk gazetesinin 17 Ekim tarihli “Binlerce Dansöz Var” başlıklı haberinde tartışmaya açık bir görsel kullanıldı. Gazeteci Mahmut Sancak, küresel piyasalardaki sert düşüşlerden bahsettiği haberde “Piyasaya yön veren yetkililerin dansözlere taş çıkartan kıvraklıktaki açıklamaları ise mevcut korkuları daha da ateşliyor” ifadelerini kullandı. Haberde IMF Başkanı Christine Lagarde, FED Başkanı Janet Yellen, ECB Başkanı Mario Draghi dansöz kıyafetleriyle görülüyor. Görsel ilk bakışta “eğlenceli” olma isteğini ortaya koyuyorsa da cinsiyetçi ve ayrımcı bir hava taşıyor. Gazetelerin daha yüksek tirajlara ulaşmak seçtiği kimi yollar akla “tiraj, medya etiğinin dışına çıkınca mı arta?” sorusunu getiriyor.

İŞID mi, ISIS mi?
Sözcü yazarı fena yanıldı

Necati Doğru, Sözcü Gazetesi’ndeki 16 Ekim tarihli köşesinde “IŞİD ne demek? Açılımına bakalım: I… Irak. Ş… Şam. İ… İslam. D… Devlet. Katıksız, lekesiz, temiz bir Türkçe ile baş büyük harf açılımı yapıp söylersek: Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) oluyor. İngilizler de IŞİD diyor, Amerikalılar da, Fransızlar ile Almanlar da” diye yazdı. Ancak bu gerçeği yansıtmıyordu. Yani dünya basını bu örgütü Doğru’nun iddia ettiği gibi “IŞİD” diye anmıyordu. İngiliz ve Amerikan medyası söz konusu örgütü; “The Islamic State of Iraq and the Levant” (ISIL), “Islamic State of Iraq and Syria” (ISIS) ya da Islamic State (IS) diye anıyordu (Buradaki Levant kelimesi de kabaca Şam bölgesini işaret ediyor diyebiliriz). CNN ve BBC gibi yayın organları genellikle ISIS’i tercih ederken, New York Times ve The Wall Street Journal, IS diye anıyordu bu örgütü. Dolayısıyla “Dünya IŞİD” diyor gibi bir durum söz konusu değildi. Necati Doğru belki de dünya basınını daha yakından takip etmeli.

Sabah yazarı Nazım’ı bilir mi?
Engin Ardıç kime “zibidi” dedi?

Sabah Gazetesi yazarı Engin Ardıç, 16 Ekim tarihli köşe yazısında “İnsanlığın istikbali yıldızlardadır, bu gezegen eskidi ve yıprandı, bunu terk edip kendimize yeni bir gezegen bulalım diye atıp tutan zibidileri ciddiye almayınız” ifadesini kullandı. Ardıç’a göre uzayın derinliklerinde başka bir medeniyet kurmak hayalden ibaretti ve aksini iddia edenlere açıkça “zibidi” diyordu. Belki Ardıç farkında değildi ama bu cümlesinin muhataplarından biri de Nazım Hikmet olabilirdi… Nazım Hikmet 1958 yılında yazdığı “Stronsium 90” isimli şiirinde şöyle diyordu: “Acayipleşti havalar / bir güneş, bir yağmur, bir kar / Atom bombası denemelerinden diyorlar / Stronsium 90 yağıyormuş / ota, süte, ete / umuda, hürriyete / kapısını çaldığımız büyük hasrete / Kendi kendimizle yarışmadayız, gülüm / Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz / ya dünyamıza inecek ölüm.”

Gençliğe Hitabe’ye “ince” gönderme
Taraf “Nutuk”la şaşırttı

Taraf Gazetesi, 15 Ekim’de 1. sayfasında Mustafa Kemal Atatürk’e gönderme yaptı. Milli Saraylar ile ilgili bir habere “Memleketin bütün saraylarına girilmiş” başlığını attı. Bu başlık, Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”sindeki “Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir” ifadelerini hatırlattı. Tarihin 15 Ekim olması “gönderme olabileceği” düşüncesini pekiştirdi. Çünkü Gençliğe Hitabe, Nutuk’un sonunda yer alıyordu ve Atatürk Nutuk’u Meclis’te okumaya 15 Ekim 1927’de başlamıştı.

Anadolu Ajansı o şirketi neden açıklamadı?
AA “Metro Turizm” bilgisini sakladı mı?

İşadamı Galip Öztürk’ün cinayet azmettirme suçundan aldığı müebbet hapis cezasının Yargıtay tarafından onaylanması 15 Ekim tarihli gazetelerde yerini aldı. Ancak haberi Anadolu Ajansı (AA) aracılığı ile veren gazetelerde bir bilgi eksikti. İşadamı Galip Öztürk, Türkiye’nin en büyük otobüs firmalarından biri olan “Metro Turizm”in sahibiydi. Örneğin Bugün, Birgün, Sözcü gibi gazeteler Öztürk’ün “Metro”nun sahibi olduğunu belirtmişti, ancak haberi AA’dan veren Milliyet’te bu bilgi yoktu. AA, internet sitesinde de bu bilgiyi vermemişti. Bu durum akıllara “AA, Metro Turizm’in adını bu cinayet hadisesinin dışında tutmaya mı çalışıyor?” sorusunu getirdi.

Haberin olmazsa olmazları kimin umrunda…
Bugün gazetesine “haber yazma” eğitimi şart

Bugün gazetesinin dış haberler sayfasında 13 Ekim’de yer alan bir haber, okurlarda şaşkınlık yarattı. Ancak bu şaşkınlığın nedeni haberin içeriği değil, yapılış şekliydi. İletişim fakültelerindeki haber yazma derslerinde ilk öğretilen kurallardan biri “haberin asla tarihle başlamayacağı”dır. Bugün gazetesi, “Lenin ve Stalin F1 Yarışında” başlıklı haberine “dün” ifadesiyle başladığı yetmiyormuş gibi, haberde “kim” sorusuna da yanıt vermedi. Bir haberin “5n1k”ya, yani “Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden ve kim” sorularına yanıt vermesi gerektiğini unutan Bugün, F1 yarışına “Lenin” ve “Stalin” kıyafetleriyle katılan kişilerin adını habere yazma gereği de duymadı. Böyle bir haberi bir iletişim öğrenicisi sınavda yazacak olsa, sanıyorum bu ona bir derse mâl olurdu!


0 yorum:

Yorum Gönder

Arşiv