27 Ekim 2014 Pazartesi

Meltem Cumbul: Derslerim öğrencilere iyi geliyor

O Türkiye’nin en ünlü oyuncularından. Yalnızca Türk sinemasında değil, uluslararası filmlerde de önemli rollerde görüyoruz Meltem Cumbul’u. Kariyerine bir süre önce “hocalık” serüvenini de ekleyen Cumbul, BAU İletişim’de oyunculuk dersleri vermeye başladı

Damla Aydemir (dammlaa@gmail.com) / Yeni Sayfa
Fotoğraf: Ezgi Naser

Duvara Karşı, Gönül Yarası gibi filmlerden tanıdığımız Meltem Cumbul, Bahçeşehir Üniversitesi Sinema TV Bölümü’nde ders vermeye başladı. Türkiye’nin en çok izlenmiş dizisi olan Yılan Hikayesi’nden aldığı ödülün yanı sıra ulusal ve uluslararası birçok ödül kazanan Cumbul, geçtimiz haftalarda Oyuncular Sendikası’na Genel Başkan seçildi. Cumbul ile BAU’daki derslerinde amaçladıklarını ve geleceğe dair planlarını konuştuk.

Bahçeşehir Üniversitesi’nin akademik kadrosuna katılma süreceniz nasıl başladı?

Meltem Cumbul: Bugüne kadar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Devlet Konservatuvarı haricinde başka bir üniversitede ders vermeyi kabul etmedim. Fakat Bahçeşehir Üniversitesi Sinema TV Bölüm Başkanı Prof. Dr. Savaş Arslan ile görüşmelerimizde, bölümün oyunculuk dersi almasını önemsedim. Çünkü bu bölümlerden mezun olan birçok kişi, maalesef oyuncuların ruhuyla ya da enstrumanıyla ilgili bir bilgiye sahip değil. Bu sebeple bunları ancak zaman içinde pratik yaparak öğrenebiliyorlar. Bu süreci kısaltmanın görevim olduğunu düşündüm.
Bu yüzden de gayet cazip geldi bu teklif.

Derslerde neler yapmayı amaçlıyorsunuz?

Hem MSGSÜ’de hem de dışarıda yaptığım atölye çalışmalarında, üç yıl boyunca Los Angeles’ta Eric Morse ile çalıştığım metodu öğretiyorum. Bu metod enstruman ve işçilik olarak ikiye ayrılıyor. Bu konuda en azından iki yıl içerisinde bilgi sahibi olmuş oluyorlar. Sinema TV Bölümü üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencilerinin kamera önü oyunculuk derslerine giriyorum. Dolayısıyla mezun olduklarında oyunculuk adına bilgileri olmuş olacak.

Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki öğrenci profiliyle ilgili ilk izlenimleriniz nelerdir?

Bu hafta üçüncü hafta ve her şey gayet güzel gidiyor. Dersimin onlara iyi geldiğini düşünüyorum. Bunun dışında kendilerinde keşfedecekleri bir sürü alana ihtiyaç duyduklarını gözlemliyorum. Bu alanlarda neye ihtiyaçlarının olduğunu, neleri istediklerini net olarak, bir arada belirleyebileceğiz. Son sınıfta olmasına rağmen kararsız olan birçok arkadaşımız var. Yönetmen mi olacak, görüntü yönetmeni mi olacak ya da televizyonda mı çalışacak kararsızlık yaşıyorlar. Hedeflerinde onları kendi otantik yapıları üzerinden bakarak yönlendirmeyi hedefliyorum ve bu konuda da yardımcı olabileceğimi düşünüyorum.

Bu sene Oyuncular Sendikası’nın Genel Başkanı seçildiniz, oradaki gelişmeler neler? Neler planlıyorsunuz?

Sendikanın başkanlığından daha fazla önemsediğim şey, bunun bir ekip işi olması. Yönetim Kurulu üyelerimizle birlikte toplam dokuz kişiyiz. Öncelikle işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine daha önceki yönetimin sürdürdüğü kampanyayı tamamlamak hedeflerimizin en başında geliyor. Hemen ardından, sigortalı yani SSK’lı, 4A’lı oyuncuların olduğunu oyunculara hatırlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü oyuncu yasada işçi olarak kabul ediliyor ancak pratikte maalesef işler böyle yürümüyor. Bu sebeple yasada yer alan biçimiyle uygulamaya geçilmesinde fayda görüyorum. Hem bu onların can güvenliğini koruyacaktır, hem geleceklerini koruyacaktır, hem çalışma şartlarını düzenleyecektir. Ayrıca yine bir önceki yönetimin başlattığı bir kampanya olan Bu Sette Çocuk Var kampanyasını çok önemsiyoruz. Oyuncuların imaj hakları ve daha bir sürü konu hedeflediğimiz şeylerin başında geliyor.

Sendika ve okullar haricinde tekrar bir dizi, film veya tiyatro projeniz var mı?

Açıkçası ocak ayına kadar pek bir şey yapabilecekmişim gibi görünmüyor. Ocak ayına kadar her şey bir yerine otursun. Bundan sonra herkes, neyi, nasıl yapacağını daha net bildiği zaman elbette vaktim kalacaktır. Oyunculuk benim çok sevdiğim ve vazgeçmeyi hiç düşünmediğim bir hayat biçimi. Mesleğimden öte. Elbette ki devam edecek ama şu an biraz yoğunluk olduğundan ara verdim diyelim.

Altın Portakal’dan on jüri üyesinin istifa etmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sansür ve otosansür tamamen karşı olduğumuz bir durum. Eminim ki Antalya Film Festivali de bu şekilde düşünüyordur. Bu sebeple, en başından itibaren iletişim kurma biçiminde aksaklık olduğunu düşünüyorum. Tabii ki herkes kendi kararını kendisi verecek. Film festivallerini önemsiyorum. Yapıcı olunması gerekiyor ama manifestosu ve ilkeleri çok önemli. Bu sebeple o alanda dik durmanın gerekir.


0 yorum:

Yorum Gönder

Arşiv